cross 2
f. 1. çaprazlamak. 2. karşıdan karşıya geçmek; -i geçmek: Look both ways before crossing the street. Karşıdan karşıya geçmeden önce iki yöne de bak. He crossed the bridge on a bicycle. Köprüyü bisikletle geçti. Georgians are crossing the border to sell their goods in Turkey. Gürcüler mallarını Türkiye´de satmak için sınırı geçiyorlar. 3. into -e geçmek/girmek: We´ve just crossed into Russia. Şu anda Rusya´ya girmiş bulunuyoruz. 4. over üstünden/üzerinden geçmek/geçirmek. 5. under altından geçmek/geçirmek. 6. bot., zool. melezlemek, çaprazlamak. 7. üstüne çizgi çizmek, -i çizmek. 8. -e karşı gelmek.